Batı Cephesinde Her Şey Aynı

 

OMEN by HP GT Cup’ta ilk dört yarışın üçünü kazanmayı başaran Ozan Ülkügil, Monza’da galibiyet sayısını dörde çıkardı

Söz konusu motor sporlarıysa, havalı lafların sonu gelmez. Aforizmaları severim ama aynı zamanda çekinirim de. Zira etkileyici kısa cümlelerin bütünü çarptırabilmek gibi bir marifeti vardır.

Kulağa pek romantik gelmeyecek ama şampiyonlar ellerine geçen fırsatları en iyi kullananlardan çıkar. Motor sporlarının her tarafı yetenekli sürücülerle dolu. Bunu isterseniz şansa, isterseniz doğru zamanda doğru yerde bulunmayı verin ama şampiyonların hepsinin kariyerinde dönüm noktaları vardır. Bu yeri gelir zor bulunmuş bir yarış koltuğu olur, yeri gelir yağmur altında sürpriz bir yarış olur; hatta kimi zamanlar takım arkadaşını saf dışı bırakmak bile olabilir.

Dünyadaki bütün motor sporları şampiyonaları gibi, OMEN by HP GT Cup da bu fırsatları değerlendirmekten ibaret. Şampiyona lideri Ozan Ülkügil, en hızlı olmadığı yarışları da  kazanmayı başardı: Nürburgring’de Efkan bariz şekilde hızlıydı, ancak yarışın sonunda kazanan Ozan oldu. Suzuka’da iki büyük rakip, Efkan ve Ayhancan birbirlerini saf dışı bıraktı, Ozan kazandı. Spa’da Ayhancan Güven liderken spin attı; Ozan sonuna kadar götürdü. Monza’da da değişen bir şey olmadı: Ozan ilk başlarda yarışa kolayca hükmetse de, yarışın sonunda takım arkadaşı Gün Taşdelen ensesinde solumaya başlamıştı; ancak Ozan baskıya direndi ve bir yarış daha kazandı.

Konuya biraz tersten girmiş olabilirim: Elbette ki Ozan bu griddeki en hızlı sürücülerden birisi, hatta kimilerine göre en hızlısı. Ancak onu en tepeye yerleştiren istikrar, yani fırsatları değerlendirme konusundaki becerisi oldu. Bu sayede Bathurst’e 88 puanla, en yakın rakibi Efkan Birkiye’nin tam 33 puan önünde lider olarak gidiyor. Altı yarıştan en iyi beşinin sonucunu alsak bile, Ozan’ın şampiyonayı kaybetmesi için yarış dışı kalması veya çok gerilerde finiş görmesi gerekiyor. Bu senaryonun gerçek olabilmesi için, Efkan veya üçüncü sıradaki Mertcan’ın Gün Taşdelen, Ayhancan Güven ve Bekir Karaca gibi güçlü rakiplerden sıyrılıp, yarışı kazanması gerekiyor.

Mercedes

Hızın Mabedi

Monza’ya boşuna Hızın Mabedi (Temple of Speed) denmiyor. 5.8 kilometrelik pistte sadece 10 viraj var; üstelik bunlardan ikisi zaten kolayca tam gaz dönülebiliyor. Pistin karakteri uzun düzlükler ve keskin fren noktalarıyla şekilleniyor; yine düzlüklerde hızlı gidebilmesi için düşük sürtünme yaratacak şekilde ayarlanmış otomobillerin, downforce  gerektiren Lesmo kompleksi ve Ascari virajlarıyla baş edebilmeleri gerekiyor. Pistin karakteristiği bolca geçiş imkanına fırsat sunduğu gibi, birçok yönden hata yapmayı da kolaylaştırıyor. Pistlerin bir çoğunda garanti virajlar vardır; ancak Monza’da her virajda hata yapabilirsiniz.

Sıralama turlarında, ilk olarak şampiyona ikincisi Mertcan Solak kendisini gösterdi ve 1.45.060’lık iddialı bir dereceyle geçici pole pozisyonunu aldı. Kısa bir süreliğine olsa da akıllarda “acaba?” sorusu belirdi. Ancak önce Gün Taşdelen 1.44.927’lik dereceyle Mertcan’ı ikinciliğe itti, daha sonra da Ozan 1.44.755’lik süper turuyla pole pozisyonunu almayı başardı. Pist üzerinde Ozan’a en fazla problem yaşatan Ayhancan Güven dördüncü, Mercedes’ten Ali Türkkan beşinci, Efkan Birkiye ise yarışa altınca sıradan başladı.

Mertcan hareketli startlarda bence en ideal pozisyon olan üçüncü sıradan yarışa başlıyordu. Genellikle ikinci sıranın startı okuması biraz daha zordur. Mertcan, belki de kendi açısından şampiyonadaki en kritik yarışta gerçekten iyi start aldı ve ilk viraja gelinirken Gün’e karşı iç çizgiyi kapmayı başardı. Ne var ki ikili Ayhancan’ın ilk viraja gelinirken atak yapacağını muhtemelen düşünmemişti. Ayhancan, iki otomobilin de rüzgar akımından faydalandı, fren noktasında ikilinin arasına girmeyi başardı ve bir şekilde içerideki Mertcan’ı bastırarak, Variante 1’den ikinci olarak çıkmayı başardı. Gün Taşdelen dışarıda ve zor bir pozisyonda kalmasına rağmen ilk virajdaki karambolden Ayhancan’ın hemen arkasında çıktı.

Start anında, kısa bir süreliğine de olsa Ozan’a rakip olacağı düşünülen Mertcan’ın yarışı, bu noktadan sonra hiç iyi gitmedi: Önce ikinci turda Variente 2’de yaptığı hatayla Ali Türkkan ve takım arkadaşı Efkan Birkiye’nin arkasına düştü. Daha sonra takım arkadaşını geçmeye çalışırken bir hata daha yaptı ve yarışın kalanı boyunca, tabiri caizse ortadan kayboldu. Şampiyonların fırsatları en iyi değerlendirenler olduğunu söylerken aslında tam da bunu kastediyordum: Belki de şampiyonluk adına en büyük hamleyi yapacağınız bir yarışta, daha önce hiç yapmadığınız türden iki hatayı üst üste yapıp, adeta toz bulutuna dönüşebilirsiniz.

Ayhancan üç tur kadar Ozan’ın arkasında kalmayı başardı; ancak daha sonra Gün’ün baskısı altına girdi. İkili Variente 1’e bir defa daha yanyana girdi; Gün şaşırtıcı şekilde dışarıda tutunmayı başardı (ilk virajda bunu yapmak epey zordur) ve ikili arasında ufak bir temas yaşandı. Ayhancan’ın otomobilinde oluşan ufak hasarın, yarışın gidişatını komple değiştireceğini ve belki de şampiyonada gördüğümüz en dramatik sahnelere yol açacağını henüz kimse bilmiyordu.

Gün Taşdelen, bir sonraki turda start finiş düzlüğünde Variente 1’e doğru gelinirken, yarış boyunca uğruna kıyametlerin kopacağı iç çizgiyi almayı başardı ve virajdan Ayhancan’ın önünde çıktı. Böylece şampiyonada sık sık gördüğümüz üzere, McLaren’lar kontrolü ele aldı.

İlk 20 dakika geride kaldığında Gün yavaş yavaş Ayhancan’la olan farkı açmaya başlıyor, Efkan ise Mercedes sürücüsü Ali Türkkan’ın yaklaşık dört, lider Ozan’ın ise dokuz saniye gerisinde yarışı sürdürüyordu.

İlk turlarda arka sıralar da hareketliydi; Hüseyin Çetmen’in Lesmo virajında Erhan Açıkgöz’e temas etmesi, tam altı otomobilin karıştığı bir kazaya neden oldu. Aslında beş diyebiliriz; zira Kaan Kartal tecrübesi sayesinde durumu iyi okudu ve önünde spin atan ve birbirine giren otomobillerin arasından ustaca sıyrıldı. McLaren’dan Emir Aşarı, Variente 2’ye gelinirken her zaman “fren yapmadığını” iddia ettiği Hüseyin Dağlı’ya yedincilik için bir atak yaptı; ancak bu sefer fren yapamayan kendisi oldu.

Yarışın ilginç anlarından birisi de Cihan Candemir’in, Ferrari’den Erhan Açıkgöz ve Hüsnü Güven’le verdiği mücadeleydi. Cihan, Ascari’den Parabolica’ya gelene kadar en az beş altı defa düzlükte yön değiştirdi; sonra da bunun nedeninin yaşadığı force feedback problemi olduğunu söyledi. Ne var ki hemen arkasındaki Erhan, zigzaglar yüzünden  ne olduğunu anlamaya çalışırken dikkatini yitirdi ve Parabolica girişinde Ferrari’sinin arkasını kontrol edemedi. Dönmek için birazcık geç kalır, direksiyonu biraz fazla çevirir veya viraj biraz fazla hızlı girerseniz, Parabolica’da her seferinde aynı sonla karşılaşırsınız.

Yarışın ortalarına doğru gelindiğinde, Ozan Gün’ün dört saniye önünde liderliğini sürdürüyordu; fark ne açılıyor, ne de kapanıyordu. Üçüncü sıradaki Ayhancan ise, öndeki ikiliye karşı tur başına 0.3 saniye civarında vakit kaybediyordu. Üstelik Ali Türkkan’ın Mercedes’i aynalarını doldurmaya başlamıştı. Altıncı sıradaki Efkan Birkiye ise yarış uzadıkça hızlanıyor, istikrarlı bir şekilde 1.45.9-1.46.1 aralığında turluyordu.

Ferrari

Yarışın bitimine 20 dakika kala Ayhancan Güven ve Ali Türkkan beraber pite girdi. Ayhancan, pitten rakibinin önünde çıkmayı başardı. Bir sonraki tur sıra McLaren’lardaydı; ön gruptan en son pit yapansa her zaman olduğu gibi Efkan oldu.

Pit çıkışı Ozan’la Gün arasındaki fark kayda değer biçimde kapanmamıştı; ancak Ali Türkkan Ayhancan’ı geçmeyi başardı. Efkan pitten çıkarken kısa bir süreliğine ikiliyle yanyana geldi;  Variante 1 bittiğinde sıralama Ali-Ayhancan-Efkan şeklindeydi. Yine aynı turun sonunda, start-finiş düzlüğüne geldiğimizde bu sefer de Efkan dışardan atak yaparak Ayhancan’ı beşinci sıraya itti. Pit-stoplar sonrası Ayhancan Güven’in Ferrari’sinin düzlüklerde çok fazla sıkıntı yaşadığı gözden kaçmıyordu.

Efkan’ın fitili yanmıştı; ritmini bulmuş, pistteki en hızlı turları atıyordu. Bir sonraki tur  yine Variante 1’e girerken Ali Türkkan’ı geçmeye başardı ve üçüncü sıraya yükseldi.

Dördüncülük içinse Ayhancan ve Ali arasında gerçek anlamda bir savaş başladı. Ali düzlüklerde hızlıyken, Ayhancan fren bölgelerinde tekrar atak yapıyordu. İkili en az üç-dört defa pozisyon değiştirdi. Genelde savaşlar öyle ya da böyle ateşkesle biter; fakat bunun için önce birinin teslim olması gerekir.

İkili tekrar Monza’nın meşhur 1.8 kilometrelik düzlüğüne çıktı. Ayhancan iç çizgiyi aldı, rüzgar akımındaki Ali bir süre dışarı baksa da pit duvarının yanında boşluğa, Ayhancan’ın içine doğru girdi. Muhtemelen Ayhancan’ın fren bölgelerindeki agresifliğinden bıkmıştı; iç çizgiyi alarak işi Variente 1’de bitirmek istiyordu. Ne var ki pit çıkışından sonra pist tekrar daralıyordu; ikili önce ufak bir temas yaşadı, sonra gidecek yeri kalmayan Ali Türkkan, Ayhancan’ın önüne yerleşmeyi çalıştı. Ayhancan yer açmak için fazladan bir çaba sarfetmeyince, Ali’nin Mercedes’inin sol arkası, Ferrari’nin burnuna takıldı.

Pistin bu noktasında iki otomobil 275-280 km hızla gidiyordu; bu yüzden ikili arasındaki ufak temasın etkisi şiddetli oldu. İki otomobil de kontrolsüzce savrulup, bariyerlerle buluştu. Ali Türkkan’ın yarışı hemen orada bitti; Ayhancan ise kaputu olmayan Ferrari’siyle bir süre daha devam etmeye çalıştı. Ancak artık Ferrari tabiri yerindeyse can çekişiyordu.

Aslında bu olanlar, sessiz sakin bir yarış sürdüren Bekir Karaca’ya yaradı. Ön gruptan biraz yavaş kalan, ancak arka grubu sürklase eden Bekir, bir anda dördüncülüğe yükseliverdi.

Diğer bir ilginç gelişmeyse, Gün Taşdelen’in yarışın sonlarına doğru Ozan Ülkügil’e iyice yaklaşması oldu. Tam ortalık duruldu derken, Gün, son 10 dakikada farkı 1 saniye civarına çekmeyi başardı. Hatta yarışın son turunda Ozan’ın arka kanadında dans ediyordu. Sanırım takvimdeki pistler içinde Gün için en uygun olan burasıydı; çünkü genelde viraj çıkışları ve fren bölgeleri Gün’ün güçlü tarafları gibi görünüyor.

Baskı olsun ya da olmasın, sonuç yine değişmedi. Ozan Ülkügil Nurbürgring, Suzuka ve Spa’dan sonra, bir diğer ikonik pistte, Hızın Mabedi Monza’da da baştan sona lider götürdüğü yarışta zafere ulaşmayı başardı.

Herkes Ozan’ın hızlı olduğunu biliyordu; ancak her pistte hızlı oluşu, sıralama ile yarıştaki istikrarı ve baskı altında hata yapmamasıyla, bence herkesin saygısını kazandı. Yazının başında da söylediğim gibi, büyük bir sürpriz olmazsa Mount Panorama’daki yarıştan OMEN by HP GT Cup şampiyonu olarak çıkacak.

Sadece Ozan ve Gün değil, aslında bütün McLaren takımı başarılı bir performans çıkarıyor. Monza’ya Audi’yle kafa kafaya, 111 puanda gelen McLaren, Erol Köroğlu ve Kaan Kartal’ın ilk 12’de yer bulmasıyla beraber 154 puana ulaştı, en yakın rakibi Audi ise 132 puanda. Takımlar şampiyonası aslında göründüğünden daha karışık; çünkü Bathurst’te tüm puanlar ikiyle çarpılacak.

Uzun sözün kısası, McLaren takımı Bathurst’e çifte şampiyonluğu “kaybetmemek” için gidiyor. Ne var ki Bathurst, Mount Panorama’da hata payı çok düşük. Skyline’dan inerken otomobili dengeleyemezseniz, yarışınız hemen oracıkta bitiverir; dağı tırmandıktan sonra Frog Hollow’dan Sulman Park’a gelirken apeksin yarım metre dışında kalırsanız duvarla ahbap olursunuz. Elbette Nordschleife’nin bu konuda söyleyecekleri olacaktır  ama Mount Panorama’ya pistlerin en acımasızı desek, abartmış olur.

OMEN by HP GT Cup’ın son yarışı Mount Panorama’da her santimetrenin, hatta yeri gelince milimetrelerin bile büyük bir önemi olacak.

Yorum Ekle